"Gönül ne kahve ister ne kahvehane
Gönül sohbet ister
kahve bahane"
Sözlerine aşinayızdır hepimiz. Evimize bir misafir geldiğinde ya da biz bir arkadaşımıza gittiğimizde genelde sohbetin yanında bize Türk kahvesi eşlik eder ve kültürümüzde kahvenin ayrı bir yeri vardır. Türk kahvesi denilince aklımıza hemen Kurukahveci Mehmet Efendi markası gelir. “Tüm kahve severleri ürettiği nefis Türk Kahvesi ile buluşturmak ve kaliteden ödün vermeden tüm dünyada geniş kitlelere Türk Kahvesini tanıtmak” misyonu ile 19.yüzyıldan beri var olan bu kuruluş geleneksel üretim metotları ile son gelişen teknolojileri birbirlerine adapte ederek hem Türkiye’de hem de dünyanın birçok ülkesinde yayılmıştır.
Bu lezzeti evimize öğütülmüş bir şekilde hazır olarak almamız 1871 yılında başlamıştır. Bu yıla kadar Türk kahvesi , çiğ çekirdek olarak satılıyor ve evlerdeki kahve tavalarında kavrulduktan sonra el değirmenlerinde çekilerek içilebiliyordu . Tabi bu işlemler oldukça zahmetliydi.1871 yılında Mehmet Efendi babasının işlettiği İstanbul Tahmis sokakta bulunan baharat ve çiğ kahve satan dükkanını devralınca , çiğ kahveyi kavurup dibeklerde öğüterek müşterilerine hazır olarak satmaya başladı . Yaptığı bu yenilikle kısa sürede tanınan Mehmet Efendi "Kurukahveci Mehmet Efendi" diye anılmaya başlanmış. Mehmet Efendi’nin ölümünün ardından işin başına oğulları geçmiş ve aile 1934 yılında "Kurukahveci" soyadını almıştır. Oğulları da babalarının kalite ve yenilik anlayışıyla işi devam ettirmiş ve Türk kahvesini yurtdışına tanıtmak için çalışmalara başlamışlar.
Sözlerine aşinayızdır hepimiz. Evimize bir misafir geldiğinde ya da biz bir arkadaşımıza gittiğimizde genelde sohbetin yanında bize Türk kahvesi eşlik eder ve kültürümüzde kahvenin ayrı bir yeri vardır. Türk kahvesi denilince aklımıza hemen Kurukahveci Mehmet Efendi markası gelir. “Tüm kahve severleri ürettiği nefis Türk Kahvesi ile buluşturmak ve kaliteden ödün vermeden tüm dünyada geniş kitlelere Türk Kahvesini tanıtmak” misyonu ile 19.yüzyıldan beri var olan bu kuruluş geleneksel üretim metotları ile son gelişen teknolojileri birbirlerine adapte ederek hem Türkiye’de hem de dünyanın birçok ülkesinde yayılmıştır.
Bu lezzeti evimize öğütülmüş bir şekilde hazır olarak almamız 1871 yılında başlamıştır. Bu yıla kadar Türk kahvesi , çiğ çekirdek olarak satılıyor ve evlerdeki kahve tavalarında kavrulduktan sonra el değirmenlerinde çekilerek içilebiliyordu . Tabi bu işlemler oldukça zahmetliydi.1871 yılında Mehmet Efendi babasının işlettiği İstanbul Tahmis sokakta bulunan baharat ve çiğ kahve satan dükkanını devralınca , çiğ kahveyi kavurup dibeklerde öğüterek müşterilerine hazır olarak satmaya başladı . Yaptığı bu yenilikle kısa sürede tanınan Mehmet Efendi "Kurukahveci Mehmet Efendi" diye anılmaya başlanmış. Mehmet Efendi’nin ölümünün ardından işin başına oğulları geçmiş ve aile 1934 yılında "Kurukahveci" soyadını almıştır. Oğulları da babalarının kalite ve yenilik anlayışıyla işi devam ettirmiş ve Türk kahvesini yurtdışına tanıtmak için çalışmalara başlamışlar.
1933
yılında markanın o
meşhur amblemi oluşturulmuş
ve o günden
bugüne o logo
kullanılmaktadır.
Değişmeyen
logosu gibi kaliteli
hizmeti anlayışını da aynı
şekilde devam ettiren
Kurukahveci Mehmet Efendi markası eminim
bizim evde olduğu
gibi sizlerin evinde
de kahve denince
akla gelen ilk
isimdir.
Kurukahveci Mehmet Efendi ve kahveyle ilgili ayrıntılı bilgi için tıklayabilirsiniz.
0 yorum:
Yorum Gönder