The Corporation belgeseli günümüz kapitalist
ekonomik düzene eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Belgeselde yasalarla
tüzel bir kişilik elde eden şirketlerin yaşadıkları kişilik çatışmalarından
örnekler verilerek 20. yüzyıl şirketleri belli bir çerçevede inceleniyor.
Belgeselde tüzel kişilik, şirketle psikopatlık arasındaki korelasyon,
anti-sosyal davranış gibi konular dikkat çekiyor. En önemli eleştiri ise
şirketlerin sergiledikleri tutumlar ve pratiklere yöneltilmiş.
Endüstri devrimi sonrasında artan sermaye ile
doğru orantılı beklenen modernleşme ve medenileşme hareketleri belli bir süre
için geçerli olduysa da uzun vadede dönüp baktığımızda kapitalist ekonomi
sistemi insaların yabancılaşmasına neden olmuş ve birçok soruna neden olmuştur.
Şirketler yasalar karşısında varlıklarını kazandıkları yani tüzel kişiliklere
dönüştüklerinde de maddi ve sosyal çıkarlar arasında çatışma meydana gelmiştir.
Filmin özellikle üzerinde durduğu nokta da budur. “Daha çok kar mı elde etmeli
yoksa toplumun refahı için mi çalışmalı?” ikilemi öne çıkmıştır.
En eski zamanlarda şirketler yalnızca tek P’yi
yani kârı(profit) düşünürken, ilerleyen zamanlarda iki P’yi kârı(profit) ve
insanları(people) düşünmeye başladı, günümüzde ise her şirket olmasa da bazı
şirketler üç P’yi kârı(profit), insanları(people) ve çevreyi(planet) düşünmeye
başladılar. Üçünü de düşünen şirket sayısının azlığı insanların telaşa
kapılmasına ve bu durumu incelemesine neden olmuştur.
Şirketlerin davranış ve tutumları, bir bireye
psikopat teşhisi koymayı sağlayan göstergelerle kıyaslanmıştır bu belgeselde.
Psikopat bir insan kendinden başkalarının güvenliğini önemsemez, kendi
çıkarları için yalan söyler, suçluluk duygusu hissetmez, sosyal norm ve
yasalara uymaz. Şirketler de bu özelllikleri barındırdıklarından dolayı bir
psikopat benzetmesi yapılmıştır. Daha çok kâr edebilmek için çalışanların
şartlarını önemsemeyen, çevreye zarar verdiği için suçluluk duygusu
hissetmeyen, çalışanların sömürülmesi gibi sosyal normlara aykırı ve yasal
olmayan davranışları sergileyen şirketlerin psikopat yakıştırmasıyla karşı
karşıya kalması pek de şaşırtıcı değil açıkcası.
Kapitalizmin direttiği daha çok kâr fikri ile
günümüz sosyal kuruluşları tarafından diretilen duyarlı bireyler olma çağrıları
şirketlerin çatışma yaşamasına neden oluyor. Belli sosyal sorumluluk projeleri
yaparak topluma ve çevreye yararlı olma çabası sergileyen şirketler varken
bunları hiç önemsemeyen şirketlerin günümüzde varlığını sürdürüyor olması çok
üzücü. Şirketlerin maksimum kâr odaklı olmaları bir yere kadar anlaşılır fakat
bir noktadan sonra çevreye ve topluma verilen zararlar gözardı edilemez noktaya
geliyor. Şirketlerin de kaynaklarını oluşturan bu çevresel faktörler yine
şirketler tarafından yok edildikten sonra şirketler ne ile üretim yapıp kâr
etmeyi düşünüyorlar bilemiyorum.
İzlediğimiz belgesel, yaşadığımız dünyanın vahşi
yönünü gösteriyor. Şirketlerin tüzel kişilikler olmalarıyla birlikte gelen sorumlulukları
yerine getirmemeleri ile ortaya çıkan çelişki ve çatışmalar vurgulanıyor. Toplumu
ve çevreyi önemsemedikleri için yalnızca kâr odaklı olduklarından dolayı
anti-sosyal kuruluşlar haline geliyorlar. Anti-sosyal şirketlerin varlığı
insanlara ve çevreye tehdit oluşturmaktadır.
0 yorum:
Yorum Gönder