20 Kasım 2012 Salı


Son zamanlarda Hollywood’un ABD dışında farklı mekan arayışı içerisinde olduğunu bilmeyenimiz yoktur herhalde. Durum böyle olunca Hollywood’un farklı mekan arayışı ABD’nin Orta Doğu ve Asya merakı ile birleşiyor ve Türkiye Hollywood yapımlarının yeni, aranan mekanı oluyor.

Kısacası Hollywood’da artan İstanbul dozunu hepimiz hissetmeye başladık. Liam Neeson’un oynadığı Taken 2, Ben Affleck’in yönettiği Argo ve yeni James Bond Daniel Craig’li Skyfall bu önemli yapımlardan sadece birkaçı. Biz, İstanbul’un bu büyük bütçeli ve önemli filmlere konu olmasına sevinirken; ülkemizin modern yüzü yerine bambaşka bir Türkiye algısıyla karşılaştık. Filmlerde yansıtılan İstanbul: yıkık dökük binaların, Murat ve Şahin marka otomobillerin olduğu; kara çarşaflıların istila ettiği, teknolojiden yoksun, tehlikeli, harabe bir İstanbul. Durum böyle olunca hepimiz çizilen bu Türkiye tablosundan rahatsız olduk.

Anladığımız kadarıyla, Hollywood Türk toplumu ve imajı üzerine kafa yormuyor, yalnızca filmlerinde kullanmak istedikleri "oryantalist havayı" İstanbul ve Türkiye üzerinden yakalamaya çalışıyorlar. Haliyle “modern toplumların” yani “Dünyalıların” algısı da teknolojiden bir haber, harabe bir Türk toplumu algısından öteye gidemiyor.


Biz Batı’ya kendimizi tanıttık, asıl Türkiye'yi artık herkes iyi biliyor diye düşünürken; bu yapımlarla Hollywood’un bilinçaltındaki Türkiye algısıyla yüzleştik. Peki biz bu algıyla nasıl baş edeceğiz, bu algıyı nasıl değiştirebiliriz diye düşündük mü? Elbette hayır…


Yılda milyonlarca turisti ülkesinde çeken Fransa, İspanya ve İtalya gibi “turizm” ülkeleri “küçük bir bütçe” ayırarak Hollywood’da kendi şehirlerinin isimleriyle filmler yapıyorken, Türkiye ne yapıyor? Hemen ben söyleyeyim, tek yaptığımız şu;  “Gelin güzel lokumlarımızdan tadın, Kapalıçarşı’ya uğrayıp antika halılarımızdan satın alın ve lütfen bizi iyi gösterin”. Evet, bence yaptıklarımız yalnızca bunlarla sınırlı. Woody Allen’a 15-20 milyon dolarcık verip  “Barcelona Barcelona” ya da Midnight in Paris” gibi “… İstanbul”  olmak yerine veya ülkemizdeki iyi sinemacıları desteklemek yerine sadece şikayet ediyoruz. Düşünmüyoruz, tartışmıyoruz, harekete geçmiyoruz...

Bence ufak bir gayret, güzel ülkemizi ve İstanbul'umuzu “Dünyalılara” göstermek için yeterli.

Peki tüm bunları çok mu dert ediyoruz, diyenler olabilir. Belki öncelikli derdimiz değil evet, ama öyleyse bu Hollywood imajımızdan şikayet etmeyeceğiz değil mi? 



0 yorum:

Yorum Gönder