20 Ocak 2013 Pazar

İş Dünyasına Pantolon Ütüsü

          Yakinen tanıdığım dünya tatlısı bir abla kardeşten bahsedeceğim biraz sizlere.Onlar hepimizin sokağında oturan, eve girip çıkarken karşılaşıp iyi günler dilediğimiz, küçüğünü okula giderken görüp başını okşadığımız, apartman kapısı kapanmasın diye koştururken yetişip sizin için kapıyı tutan, beraber kapınızın önüne sokak hayvanları için yiyecek koyduğunuz hepinizin tanıdığı bir abla kardeş.
          Kardeşlerin küçüğünün ismi İpek. İpek  sekiz yaşında hepimizin sekiz yaşındaki hali gibi geleceğe dair pembenin en derin tonlarıyla boyanmış bir küçük prens gezegeni var. En büyük sıkıntılarını "henüz paketi yeni açmıştım nasıl da çabuk bitti bu Cheetos böyle!" gibi gündelik yaşamın küçük ama can sıkan detaylarına dair sızlanmalar oluşturuyor.
               İpek'in bir de ablası var ismi Aylin. Aylin yirmi bir yaşında, üniversitede okuyor. Yakın aile bireyleri, yedi kuşak akraba, konu komşu ve muhtelif evlenme çağındaki genç oğlan annelerinin sevip bağrına bastıkları bir kızcağız kendisi. Aylin aynı zamanda, halkla ilişkiler okuduğu için bu kız bir hukuk olsun, tıp olsun okuyamadı Pr'cı olacakmış gibi şaşkınlığını gizleyemeyen ve içten içe beslenen "vah yavrum" temalı yaklaşımlardan sakınmaya çalışmakla meşgul. Anlayacağınız üzere o da en az İpek kadar dertli.
               Bu güzelim abla kardeşin günlük rutini akşamları okul dönüşü evde kavuşup, sevgi yumağı olunan sıcacık anlarla dolu. Akşam buluşmalarında abla kardeş, Pepsi Doritos keyfi yapıp film izlemeye bayılır. Fakat gece olup da yataklara geçildi mi Aylin’in uyku öncesi kaygıları hemen su yüzüne çıkar. Fakat duyduğuma göre Aylin  staj bulma ümidiyle harcadığı uzun mesailerin meyvesini sonunda almış. Artık o bir halkla ilişkiler stajyeri. Her gün kahvaltısına eşlik edip içini ısıtan Lipton'un da sahibi olan uluslararası bir şirket Pepsico'da staj yapmaya başladı. Şimdilik halinden çok memnun her gün keyifle işine gidiyor ve bir şeyler öğrenmek için can atıyor. Pırıl pırıl gözlerle bakıyor ve dört elle sarılıyor işine.
               Aylin, geçtiğimiz günlerde Pepsico'nun kurumsal iletişim müdürlüğü görevini yürüten Didem Şinik'in bir konuşmasına katıldı. Konuşmaya, girerken aldığı ve onu bayram çocuğu neşesine kavuşturan sürpriz Pepsico çantalarındaki leziz atıştırmalıkları yemeyi de ihmal etmeyerek katıldı. Pür dikkat dinledi Didem Şinik'in konuşmasını. Aylin o akşam dinlediği konuşmadan son derece memnun ve cesaretlenmiş olarak ayrıldı. Karşısında başarılı ve dimdik duran bir genç kadın vardı. Aylin tam da olmak istediği tabloyla karşılaşmıştı. Didem Şinik'ten şirketlerinin üst düzey yönetim kadrosunda çok sayıda kadının olduğunu öğrendi o akşam. İlham aldı.
             Şimdi güne daha erken başlıyor Aylin, çünkü yapacak çok işi var. Önünde kazanması gereken bir hayat var. Tıpkı dinlediği ve çok beğendiği Didem Şinik ve daha pek çok dimdik duran kadın gibi ayakta durmaya ihtiyacı var bağımsız ve sımsıkı.
             Aylin bugünlerde okula gitmeye devam ediyor. Not ortalamasını da epey yükseltti bu dönem. Eh dedim ya başarılı olacak o başka yolu yok. Kafasına koydu bir kere kızcağız. Staj da sürüyor bir yandan. Staj her yeni gün Aylin’i biraz daha heyecanlandırıyor. Çünkü her geçen gün çok şey öğreniyor ve öğrendikçe daha az yoruluyor. Aylin zamanında, beş çocuk yetiştirip onları okutan bunun yanında çalışmaya ve hayatının her döneminde üretmeye devam eden anneannesine hayretle bakarken bir gün bu bitmek bilmez enerjinin kaynağını sorduğunda anneannesi "güçlü kadınlar düşmez" derken bunu kastetmiş olsa gerek.
              İpek'le ise akşamları film keyfi yapmaya devam ediyorlar. Aylin artık pembenin envaı tonunda bir gezegenin olmadığını biliyor fakat insanın ürettikçe o gezegeni bin bir renge boyayabileceğinin de farkında. Dünyanın bütün ablalarının bu güce sahip olduğu gibi. Sulu boyalarımız, aklımız, bilgimiz ve değerlerimizle dünyayı boyamaya geliyoruz. Geliyorlar. 

0 yorum:

Yorum Gönder