Sanayi Devrimi ile üretim güçleri
değişmiş; kazma, saban gibi basit el makinelerinin yerini makineler almış, seri
üretime geçilmiş ve küçük işletmeler yerini büyük işletmelere, global şirketlere
bırakmıştır. Sermaye el değiştirmiş, “para” ve “sömürü” bireylerin yaşam merkezi haline gelmiştir. 19.
yüzyılda şirketler işleri sistemli ve planlı bir hale sokmak için oluşturulurken;
günümüzde şirketler bir birey haline gelmiş, toplumları etkileyen ve
toplumlardan etkilenen bir yapıya dönüşmüştür. Kısacası şirketler yasalar
karşısında “tüzel bir kişilik” yani birer birey haline gelmiştir ve şirketlerin
kar odaklı mı yoksa toplumsal refah için mi çalışacağı, büyük bir tartışma konusu
olmuştur. The Corporation belgeseli de
bu ikileme değiniyor ve Sanayi Devrimi’nin getirdiği günümüzün ekonomik
düzenine, kapitalist sisteme eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Şirketlerin
yasalar karşısında kazandıkları bu yeni benliğin sonucu olarak dönüştükleri yeni
kişiliklere değiniyor yani psikopat kişiliklere…

Şirketlerin büyümesi ve global-modern
şirketlerin kurulması dünya için iyi bir gelişme olması beklenirken tam tersinin oluşu; bu ödüllü belgeselde anlatılan tam da bu: saldırgan, çevre düşmanı, sorumluluklarından
uzak, duyarsız, yalnızca kendi çıkarını düşünen, kâr odaklı, hilekar şirketler kısacası çağımızın
psikopatları. Toplumsal faydayı, doğayı ve ahlakı hiçe sayan bu yeni “modern”
şirketlerin; suçluluk duymadan nasıl umarsızca hareket ettiğini, doğayı ve
insanları nasıl hiçe saydığını The Corporation gözler önüne seriyor. İnsanlığı cehennemin içine
çeken şirketlerin korkunçluğunu ve insanlık ve çevre için nasıl bir tehdit
oluşturduğunu bize açıkça gösteren bu belgesel herkesin izlemesi gereken ve
büyük bir ders çıkarması gereken bir yapım.
Bu belgeseli izledikten sonra siz ne istediğinizi bir düşünün... Para odaklı, insan emeğinin umarsızca kullanıldığı, duygusuz, bencil, kirli ve ölü bir dünya mı; yoksa iyi bir gelecek, temiz bir dünya ve mutlu bir son mu?
0 yorum:
Yorum Gönder